27 Ekim 2011 Perşembe

'Erkekler ağlamaz.'

'Erkekler korkmaz.'

'Erkekler karı gibi gülmez.'

Derken ortalık dul kadından geçilmiyor. Zira erkekler genç yaşta Hakk'ın rahmetine kavuşuyorlar. Siz hiç kapı komşusuna sabah kahvesine gidip karısını çekiştiren erkek gördünüz mü? Fare görünce bağıran? 'Bu ara sinirlerim zayıf' deyip ha bire ağlayan?

Oysa onlar da kadınlarla aynı duygulara sahip olarak geliyorlar dünyaya.

Lakin daha ilk gün ayaklarına mavi patik giydirmek suretiyle 'Ağır ol bakalım! ' diyoruz.

'Ne alakası var mavi patikle? ' demeyin.

Mavi soğuk ve ciddi bir renktir. Kime isterseniz sorun. Ve katiyen tesadüf değildir o patiklerin rengi. Düşünülmüş, taşınılmış, seçilmiştir.

Ayağa giydirildiği anda kulağa şunlar fısıldanmış demektir:

Sen erkeksin. Erkek olmanın gerekleri vardır. Ömrünün sonuna kadar bunları yerine getirmekle yükümlüsün.
Ömrünün süresi ise çatlama kat sayına bağlı. İçine ata ata ne kadar yaşayabilirsen artık. Bize sorarsan pek uzun süreceği kanaatinde değiliz.

Dikkat edeceğin husus, en dramatik hallerde bile mavi patikli olduğunu unutmamandır. Misal, aşık oldun. Sakın belli etme. Bırak karşındaki yansın tutuşsun. Sen ağır ol. Molla desinler yeter ki aşık demesinler.

Misal, Sevgilinden ayrıldın. Sakın ağlayıp sızlama. Yine bırak karşındaki yıkılıp sürünsün. Gözyaşı dediğin kadın kısmına yakışır. Zaten senin gözyaşı bezlerin mavi patik operasyonuyla alınmış bulunuyor. Misal, Eve hırsız girdi. Tıkırtı duydunuz ya da hırsızla burun buruna geldiniz. Kim boğuşacak adamla? Bak bakalım karının ayaklarına! Ne renk patikleri? Pembe. Ya hırsızınkiyle seninki ?

Mavi. Kural, Mavililer boğuşacak. Pembeliler bağıracak. Herkes görevini bilsin. Ta doğumhanede yapıldı bu iş bölümü. Misal, Eşinle kavga ettin. Ne yapacaksın? Hiç. İşine gidip hiç bir şey olmamış gibi çalışacaksın.

'Ay İsmail çok sinirim bozuk, benimki sabah sabah anneme laf etti' diyemezsin.

Karın o esnada telefonun başında, bir sigara ve bir kahve eşliğinde arkadaşlarına seni çekiştiriyor olabilir. Olsun. Onun mazereti var, patikleri pembe.

Misal, Evde aniden bir böcek peydahlandı. Kim gidecek üstüne? Tabii ki sen. Zira karının gitmesi hiçbir işe yaramaz.

Böcek renk körü mü? Maviyle pembeyi ayıramaz mı? Ve sorarım sana, hangi böcek pembeden korkar? Ama mavi... Birrrrr. Misal, Savaşa gidilecek. Kim gidecek? Tabii ki Mehmetçik. Sen hiç 'Vatan sağolsun' diye bağıran Ayşecik gördün mü? Benim bildiğim Ayşecik kameranın karşısında 'Size baba diyebilir miyim amca? ' diyordu. Ve hatırladığım kadarıyla omuzunda tüfek falan da yoktu.

Diyeceğim, Mavi patikli olmak zor zanaat...

6 Ekim 2011 Perşembe



KASABA esnafindan biri olmaliydi kocam.

Aksam, gunes batmadan Dukkánini kapatip eve gelmeliydi.

Evimiz mumkunse bahceli olmaliydi.

...

Yaz aksamlari sulayip serin serin oturmaliydik.

Ben, orta boylu tiknazca, ev hanimi olmaliydim.

Cinsiyeti onemli degil, eli ayagi duzgun iki cocugumuz olmaliydi.

Derslerine yardim etmeye yetece...k egitimim olmamaliydi.

Ama ara sira ''Dersinizi bitirdiniz mi?'' diye sormaliydim.

Daha cok ustleri baslariyla...

Yedikleri ictikleriyle...

Oksurukleri, aksiriklariyla ilgilenmeliydim.

Yavastan yavastan ceyizlerini duzmeliydim.

Her ayin 15'i kabul gunum olmaliydi.

Ellerime saglik, kekler,pogacalar yapmaliydim.

Ince belli bardaklarda caylar ikram etmeliydim.

Sabahlari hirkami omzuma alip komsuya kahve icmeye gecmeliydim.

Patlican, biber kizartmali,recel kaynatmaliydim.

Aksamlari ozene bezene sofrayi kurmaliydim.

Kocam ajansi dinlerken ben lafa girmeliydim, o, ''Sus hanim bi dakka''

demeliydi.

Boyle dese de beni cok sevmeliydi.

O uyuklamali, ben bulasIk yikamali, cocuklar ders calismaliydi.

Bazen aksam oturmasina komsular gelmeliydi.

Oyle Haremlik selamlik gibi degil ama kadin erkek ayri oturmaliydik.

Erkekler memleketi kurtarirken biz butun kasabayi

Dilimizden gecirmeliydik.

Herkes birbirinin kocasina, karisina ''Falanca Bey'', ''Filanca Hanim''

diye

hitap etmeliydi.

Yanlislikla bacagimiz, gogsumuz biraz aciliverse Yuzumuz kizarmali,
hemen

toparlanmaliydik.

Kocam kirk yilda bir, bir tek atmali, neselenip bir hicaz sarki

mirildanmaliydi.

Sehvetten uzak sefkate yakin bir cinsel hayatimiz olmaliydi.

Gozumuzu birbirimizde acmis olmaliydik, oyle de surup gitmeliydi.

Harama uckur cozmemeliydik.

Zaten etrafimizda evli barkli komsularimizdan baska kadin

olmadigindan....

Dukkánda celimsiz ciraktan gayri, oyle sekreter falan calismadigindan...


Mankenler bizim kasabaya ugramadigindan...

Ve de kocam, efendi bir adam oldugundan beni aldatamazdi. * * *

Tamam, abarttim biraz.

Belki de boyle bir aile yapisi ornegi Kalmamistir artik.

Ama, acaba diyorum...

Buna benzer bir hayat tarzi beni daha mutlu eder miydi?

Kendim de dahil ucuk kacik insanlardan gina geldi artik.

Normalligi ozluyorum.

Ozgurlugun tadini cikaralim derken suyunu cikardik galiba.

Herkes cok zeki, cok akilli, cok bilgili, cok su, cok bu.

Ve de cok mutsuz.

Depresyona giren girene.

Cok bilmisligin kimseye bir faydasi yok galiba.